"…delirmeye giden yol uzunve
acılıdır
sancılıdır varlığın sıyırırken akıl kılıfını
bozulmuştur ritmi içindeki sazların
dokunulmuştur bam teline çığlıkları…”
YOK ÖYLE DELİRMEK
Son zamanlarda “deliliğe” hevesin var olduğu gözlemleniyor
sosyal medya sayfalarında.Belki de bu yalnız ve çaresiz kalan bireylerin insani
bir özlemidir,kim bilir?Toplumsal birlikteliğin bozulması ile boşlukta
savrulan,mücadelesiz ve umutsuz insanların bir hiçliğe doğru sürüklenişi,boş
vermişlik,güvensizlik ve yalnızlık gerçekten akla zarar şeyler…
Hayattan kaçışın
bir yolu mudur acaba deliliğe sığınmak?
En kolay olanı
seçmek,her şeyden kendini izole etmek,övgüler düzmek bu duruma…
Ama bir maliyeti
olmalı bunun, insan doğasını hırpalayan çıldırmanın bir bedeli olmalı.Zira öyle
sessiz sedasız gelecek değil ya bir takım acıları olmalı delirmenin,yarattığı
fırtına şiddetli olmalı…
Belirli aşamaları
yaşamadan “deliyim” demek kolay…
Çıkarcılıktan,hasetten,hinlikten
ödün vermeden delirmek olmaz…
Çünkü gerçekten
deliren insan “saftır”…Hesap kitap peşinde koşmaz,dünya işlerine sırtını döner.
O halde bu
yaşananlar nedir öyleyse?
Delilik değilse
nedir asıl mesele?
Bunun cevabı
travmalarda gizlidir.Zira travmaya neden olan her türlü
çarpıklık,acımasızlık,şiddet,taciz,korku ve dehşet fazlasıyla mevcut şu
yaşadığımız dünyada.Bir de otoriter ve totaliter sistemlerin egemen
olduğu,insanın değersizleştirildiği ve
ötekileştirildiği,şiddetin,ayrımcılığın,yokluğun ve yoksulluğun sonuna kadar
yaşandığı yerlerde akıl sağlığının bozulmaması işten bile değil.
Halbuki,bireysel
savrulmaların dışında,adı geçen tüm insanlık dışı uygulamalara birlikte karşı
çıkmak,beraber mücadele etmek ortaya çıkabilecek tüm travmaları önleyebilir.Bir
psikiyatri profesörünün bu konuya ilişkin yazdığı kitapta aynen şöyle diyor:
“Aynı felaketleri
yaşayan(afet,tecavüz,şiddet gibi) bazı insanların travma geçirmediği yahut
hafif atlattıkları gözlemlemiştir.Yapılan deneysel araştırmalarda travma
geçirmeyen insanların,olay anında teslim olmayan ve daha çok direnenler olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.”
Bu kitabın
ilerleyen bölümlerinde verilen örnekler ise durumu kanıtlar
nitelikte.Örneğin,bir deniz kazasında,teknenin kenarına sıkıca yapışıp
kurtarılmayı bekleyenlerin aksine,kurtulmak için örgütlenen ve
çabalayan,başkalarına yardım etmek için uğraşan denizcilerde travma görülmediğinden
söz edilmektedir.Bir başka çarpıcı örnek ise “tecavüz” sonucu ortaya çıkan
travmalarla ilgilidir.Tecavüz sırasında donup kalan ve teslimiyetçi bir insanın
yaşadığı travmanın derinliğiyle,buna karşı direnen kişinin yaşadığı travmanın
derinliği arasında büyük bir uçurum olduğu,direnen ve karşı koyanın
yaşadıklarını çok daha kolay atlattığı söz konsu edilmektedir.
Sonuç olarak
delirmek bir sonuçtur.Bunu yaratan yaşanan travmalardır.
Günümüz sosyal
medyasında sıkça rastladığımız “deliler” aslında deli değildir sadece
yaşananlara,yaşadıklarına gözlerini kapayan ve çareyi boş vermişlikte bulan
kimsesiz ve “hiçliği” yaşam biçimi haline getirmiş zavallılardır.
Kolay mı ki öylece
delirivermek…
Varsa önce aklını
kaybedeceksin.
Sonra tüm çıkar
ilşkilerinden arınmış saf kişiliğinle
orta yerde kalacaksın.
Hesabın kitabın
olmayacak insanlarla,sadece boşluklara konuşacaksın…
Yok öyle deliliğe
sığınıp kaytarmak,zırvalamak…
Hele ki bu
çağda,zor olanı yapacaksın…
Aklını
kaybetmeden,”çürümüşlüğe ve kokuşmuşluğa” karşı ayakta kalıp direneceksin…
Gerçekten
delirenleri de kendi tükenmişliğine ortak etmeyeceksin…
O kadar…
إرسال تعليق